İftira suçu sosyal medyada nasıl değerlendiriliyor ve kanun önünde nasıl bir duruma düşüyoruz? Sizler için bilgilendirme amaçlı bu içeriği paylaştık.
İftira Suçu Sosyal Medyada Nasıl Değerlendirilir?
Sosyal medya, ifade özgürlüğünün en çok kullanıldığı alanlardan biri haline gelmiştir. Ancak bu özgürlük, başkalarının kişilik haklarını ihlal etme hakkını içermez. İlk olarak, iftira suçu; bir kişiye işlemediği bir suçu isnat etmek ve onun hakkında hukuki işlem başlatılmasına neden olmak şeklinde tanımlanır. Türk Ceza Kanunu’nun 267. maddesi bu suçu açıkça düzenlemektedir. Bu nedenle, sosyal medyada yapılan her paylaşım, yalnızca “yorum” ya da “kişisel görüş” olarak değerlendirilemez. Bir kişiyi hırsızlıkla, tacizle, dolandırıcılıkla ya da benzeri suçlarla açık ya da örtülü biçimde suçlayan ifadeler, delil bulunmadığı sürece iftira suçunu oluşturabilir. Aynı zamanda, sosyal medyada bu tür ifadelerin yayılma hızı çok yüksek olduğu için iftiranın etkisi geleneksel mecralara göre çok daha yıkıcı olabilir. Bu yüzden, mağdur olan kişi yalnızca ceza davası değil, ayrıca tazminat davası da açma hakkına sahiptir.
İftira Suçu ile Hakaret Arasındaki Fark Nedir?
İftira suçu ile hakaret suçu karıştırılmamalıdır çünkü aralarında önemli farklar vardır. Özellikle, iftirada kişi hakkında somut bir suç isnadı vardır ve bu isnadın sonucu olarak adli ya da idari işlem yapılması hedeflenir. Hakaret ise kişiyi küçültmeye, aşağılamaya yönelik sözlerdir. Ancak, her iftira aynı zamanda hakaret niteliği de taşıyabilir. Örneğin, bir kişinin kamuya açık şekilde “çocuk istismarcısı” ilan edilmesi, hem iftira hem de hakarettir. Fakat, kişinin gerçekten böyle bir suça karıştığına dair güçlü deliller varsa, bu beyan ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Halbuki, sosyal medya kullanıcıları çoğu zaman duyumlar ya da dedikodular üzerinden ağır suçlamalar yaparak hem cezai hem de hukuki sorumluluk altına girmektedir. Bu nedenle, birini kamuya açık biçimde suçlamadan önce, iddianın doğruluğu kesin olarak bilinmeli ve varsa delille desteklenmelidir. Ayrıca, sadece paylaşmak değil; iftira içeren içerikleri beğenmek, paylaşmak ya da yaymak da sorumluluk doğurabilir.
Sosyal Medyada İftira Suçunun Cezası Nedir?
İftira suçu, Türk Ceza Kanunu’na göre 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suçun sosyal medya gibi kamuya açık bir platformda işlenmesi ise suçu ağırlaştırıcı bir nitelik taşır. Üstelik, bu tür platformlarda yapılan suç isnatları genellikle çok daha fazla kişiye ulaştığı için mağdurun itibarı daha fazla zedelenir. Bu bağlamda, hâkim takdir hakkını kullanırken, iftiranın yapıldığı mecranın etkisini de dikkate alır. Eğer iftira sonucunda mağdur hakkında soruşturma ya da kovuşturma başlatılmışsa, ceza 2 yıldan 6 yıla kadar çıkar. Lakin, suç isnadının yanlışlıkla yapıldığı ya da iyi niyetle yapıldığı iddiası, cezai sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Yalnız, kişinin bir suçu şikâyet etmesi, delil sunması ve yargıya başvurması halinde bu durum iftira değil, yasal bildirim olarak değerlendirilir. Fakat, sosyal medyada bu sınırlar çoğu zaman ihlal edilmekte; bireyler doğrudan “suçlu ilan etme” alışkanlığına yönelmektedir. Bu da hem hukuk güvenliğini zedelemekte hem de kişilik haklarını ihlal etmektedir.
İftira Mağduru Ne Yapmalı, Hangi Adımları İzlemeli?
Sosyal medya üzerinden kendisine iftira atıldığını düşünen kişi öncelikle delil toplamalıdır. Paylaşımların ekran görüntüsü alınmalı, bağlantı linkleri ve tarih bilgileri kaydedilmelidir. Bu yüzden, mümkünse noterden tespit yaptırmak veya bilirkişi desteği almak faydalı olacaktır. Artık, birçok platform Türkiye’de temsilcilik açtığı için içeriklerin kaldırılması ya da hesapların engellenmesi de yasal yollarla mümkün hale gelmiştir. Yoksa, sadece paylaşımı şikâyet etmek ya da hesabı engellemek mağdurun hakkını korumaya yetmez. Bu nedenle, iftira içeren paylaşımı yapan kişi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmalı, aynı zamanda manevi tazminat davası açılmalıdır. Ne yazık ki, bazı kişiler kamuoyunda görünür olmanın verdiği etkiyle hedef gösterilmekte ve masumiyetleri kamuoyunda peşin hükümle karalanmaktadır. Kısacası, iftiraya uğrayan kişinin hem ceza hukuku hem de özel hukuk yollarını birlikte işletmesi, en sağlıklı hukuki sonuçları doğurur. Hatta, suçun basın yoluyla ya da organize şekilde işlenmesi halinde ceza daha da artabilir.
Sosyal Medya Özgürlük Alanı Değil, Hukuki Sorumluluk Alanıdır
Sosyal medya kullanıcılarının unutmaması gereken en önemli konu, bu mecralarda yapılan her paylaşımın kamuya açık bir beyan niteliği taşıdığıdır. Ama, birçok kullanıcı paylaşım yaparken yalnızca duygusal tepkilerle hareket etmekte, sonucunu düşünmemektedir. Bu nedenle, bir kişiyi suçlamak ya da ifşa etmek gibi ciddi adımlar atılmadan önce hem etik hem de hukuki sorumluluk göz önünde bulundurulmalıdır. Lakin, kişi suçlu bile olsa, mahkeme kararı olmadan “suçlu” ilan edilmesi kişilik haklarına saldırı sayılır. Kısacası, sosyal medyada birini karalamak yalnızca bir paylaşım değil, bir suçtur. Ancak, her suçlama iftira değildir; bu ayrımın doğru yapılması gerekir. Ayrıca, sosyal medyada yapılan paylaşımların hukuk önünde delil niteliği taşıdığını bilmek, hem mağdurun hem failin sorumluluğunu artırır. Özellikle, hukuki süreci ciddiyetle yürüten bir avukatla çalışmak, bu tür davalarda hak kaybını önler ve süreci hızlandırır.
Bir yanıt yazın