Boşanma sebepleri ile ilgili tüm detaylara yer verdik. Hangi durumlarda yasal geçerlilikle söz konusu olur. Bu detaylar Aile hukuku bağlamında bilgilere dayanır.
Boşanma Sebepleri: Hangi Durumlar Yasal Geçerlilik Taşır?
Eşler arasında yaşanan her sorun boşanma sebebi sayılmaz. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davası açılabilmesi için belirli şartların oluşmuş olması gerekir. İlk olarak, kanun boşanma sebeplerini özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayırmıştır. Özel sebepler sınırlı sayıdadır ve kesin biçimde tanımlanmıştır. Genel sebepler ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi daha soyut ve hâkimin takdirine açık konulardır. Bu nedenle, boşanmak isteyen kişilerin dayandıkları gerekçelerin hukuki açıdan geçerliliği büyük önem taşır. Aynı zamanda, davanın seyrini doğrudan etkileyen bu gerekçeler delillerle desteklenmelidir. Bu yüzden, boşanma sebebi olarak sunulan olayın ispatı yapılmadığı sürece hâkim karar veremez.
Özel Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Türk Medeni Kanunu, bazı ağır ihlalleri doğrudan boşanma sebebi olarak tanımlar. Bunlar zina, hayata kast, pek kötü muamele, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır. Özellikle, zina (aldatma) durumunda dava açma hakkı sadece aldatılan eşe tanınır ve bu hak altı ay içinde kullanılmazsa düşer. Hayata kast veya şiddet durumlarında ise eşe zarar verme niyeti aranır. Fakat, tek bir tartışma ya da öfkeyle söylenen sözler bu kapsamda değerlendirilmez. Terk durumunda, eşin ortak konutu haklı bir neden olmaksızın en az altı ay boyunca terk etmiş olması gerekir. Ayrıca, suç işleyip cezaya çarptırılan ve bu haliyle evlilik yükümlülüklerini yerine getiremeyen eşe karşı da boşanma davası açılabilir. Üstelik, bu tür özel sebeplerin ispat edilmesi hâlinde hâkimin boşanma kararı vermesi çok daha kolay olur. Lakin, delil yetersizse mahkeme davayı reddedebilir.
Genel Boşanma Sebebi: Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
Evlilik birliği, taraflar arasında saygı, sevgi ve güvene dayalı olarak yürütülmelidir. Ancak taraflar arasında sürekli geçimsizlik, güven kaybı, ilgisizlik, iletişim bozukluğu gibi durumlar varsa ve bu durumlar evliliği çekilmez hale getirmişse, genel boşanma sebebine dayanılarak dava açılabilir. Kısacası, her olayın ayrı ayrı büyük bir sorun olması gerekmez; bir bütün olarak evliliğin sürdürülemez hale gelmiş olması yeterlidir. Ancak, bu tür davalarda hâkimin takdir yetkisi geniştir. Davacı, yaşananları belge ve tanıklarla ispatlamalıdır. Ne yazık ki, birçok kişi bu tür boşanma gerekçeleriyle dava açarken yeterli delil sunamadığı için davalar reddedilebilmektedir. Bu nedenle, süreç profesyonelce hazırlanmalı ve dava dosyası eksiksiz biçimde oluşturulmalıdır.
Karşılıklı Anlaşma da Bir Boşanma Sebebidir
Tarafların boşanmak konusunda anlaşmaları, yani evliliği birlikte sonlandırmak istemeleri de başlı başına bir boşanma sebebidir. Anlaşmalı boşanma yalnızca evlilik bir yılı doldurmuşsa mümkündür ve taraflarca hazırlanmış protokol mahkemeye sunulur. Yalnız, protokol her yönüyle açık ve hukuka uygun değilse, hâkim protokolü reddedebilir. Bu yüzden, anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken hak ve yükümlülükler net biçimde yazılmalı; özellikle çocuk varsa velayet ve kişisel ilişki düzenlemeleri ayrıntılı şekilde belirlenmelidir. Artık, anlaşmalı boşanma davaları da tek celsede sonuçlandığı için taraflar bu yöntemi daha sık tercih etmektedir. Fakat, protokolde çelişki olması veya irade açıklamalarının samimi bulunmaması durumunda dava reddedilir. Ayrıca, hâkim tarafları duruşmaya çağırarak bizzat dinlemek zorundadır.
Sonuç: Her Sebep Boşanma Gerekçesi Sayılmaz
Boşanmak isteyen herkesin önce yasal zemine uygun gerekçeler sunması gerekir. Ama, yalnızca duygusal kopukluk ya da eşe karşı soğuma gibi nedenlerle açılan davalar çoğu zaman yeterli görülmez. Bu nedenle, boşanma davası açılmadan önce sebebin hukuki geçerliliği uzman bir avukatla değerlendirilmelidir. Halbuki, birçok kişi aceleyle dava açarak zaman ve hak kaybı yaşamaktadır. Fakat, doğru strateji ve sağlam delillerle desteklenen her dava, haklı sonucu doğurabilir. Yoksa, geçerli bir boşanma nedeni olmadan açılan davalar retle sonuçlanır ve tekrar dava açmak daha da zorlaşır. Özellikle, özel sebeplere dayalı davalarda sürelere dikkat edilmemesi, davanın düşmesine neden olabilir. Bu yüzden, hukuki destek alınması yalnızca süreci hızlandırmakla kalmaz, aynı zamanda olası riskleri de ortadan kaldırır. Hatta, bazı durumlarda dava açmadan önce ihtar çekmek ya da arabuluculuğu değerlendirmek bile süreci daha sağlıklı bir zemine taşıyabilir. Lakin, her dava kendi içinde farklıdır ve standart bir şablonla yürütülmesi mümkün değildir. Ayrıca, sürecin başında doğru adımlar atmak, hem duygusal hem de hukuki yıpranmayı en aza indirir.
Bir yanıt yazın